Summertime Aşırı Sadness

Sıcak…
Çok Sıcak…
Ve tahminlere göre daha da sıcak olacak!

Offffffff… Ne gerek var bu kadar sıcağa? Çıldıracağım gerçekten! Sıcaktan delireceğim!

Keşke delirsem. Bazı akıl hastalarının montla gezdiğini çoğu kişi görmüştür. Bunun bir açıklaması vardı. Tam hatırlamıyorum. Sıcaktan etkilenmiyorlar mıymış neymiş. “Deli kuvveti” denilen şey gibi. Sınırları aşmak falan. Ne kadar doğru bilmiyorum ama montla geziyorlar ve hiç rahatsız durmuyorlar. Sanırım bu sıcaklardan ancak delirerek kurtulabilir insan.

Benim çalıştığım yerde nem var bir de. Kışın su mu basmış neymiş. Aylar geçmesine rağmen bir türlü bitmedi nem. Ne oldu acaba? Ufak çaplı bir Nuh tufanı mı yaşandı, tekrardan simüle mi ettiler? Ne oldu yani?

Sıcak iğrenç, nem daha da iğrenç. Öyle böyle değil. Hem hava sıcak hem nem çok. Yüzde 60 falan. Sanki üzerime ıslak bir babaanne yorganı atmışlar. Her yerimi sarıp sarmalıyor. Yapış yapış olduğum için hareket edemiyorum. Nefes almak bile işkence. Öğleye doğru anca 40’ın altına düşüyor. Öğleye kadar fabrikayı geziyorum.

Gerçekten bıktım! Hayat zaten yeteri kadar zor. Bir de böyle şeylerle uğraşıyorum.

Klima takılacak, diyorlar ama zamanı belli değil. Fiyat alıyoruz falan deniliyordu en son. Kışa anca takılır. Gerçi klimayı pek sevmiyorum. İçeriyi soğutuyor ama dışarıyı da ısıtıyor. Dışarı ısınınca klimayı daha çok çalıştırıyorsun. Daha çok çalışınca daha çok ısıtıyor. Saçma sapan bir durum.

Bela mı arıyorsun? 

Testislerin vücut sıcaklığında sperm üretemediğini, bu nedenle vücudun dışında olduğunu okumuştum. Şu an vücudumdaki tüm ter, yerçekiminden dolayı bacaklarımın arasında birikiyor ve yumurtalarım gerçek anlamda haşlanıyor.

Bela mı arıyorsun? 

Ah! Geçmişe gidip atalarıma zorbalık yaparak onları yurtlarından def edip kuzeye göç etmeye zorlamak istiyorum. Hayır, Karadeniz değil. İstanbul falan hiç değil. Kuzey ülkeleri. Gitmişken medeniyete de kavuşsunlar. Gerçi zaman makinem olsa bunla uğraşmam. Gider Bitcoin alırım. Seçtiğim üniversite bölümünü de değiştiririm. Bir dakika ya! Elimde zaman makinesi varsa zaman yolcusu olurum. Güzel bir bahar gecesinde yaşarım her gün. Arada bir değişiklik yaparım elbette. İnsan çabuk sıkılır. Ama arada bir! Ve ne çok sıcak ne de çok soğuk.

Hayali bile güzel ama devam edemiyorum hayal kurmaya. Hayallerim eriyor sanki.

Çünkü hava çok sıcak! Ne bu ya? Öldük de cehenneme mi düştük? 

Ülkedeki ve dünyadaki diğer olayları da düşününce insan, “acaba” diye düşünmeden edemiyor.

Of… Bari sıcağı iyice arttırın da beyin kanamasından ölelim ve kurtulalım. Toprağın altı serindir. Herkes rahat eder.

Sıcaktan dolayı intihar eden var mı acaba?

Tahminlere göre sıcaklar daha çok artacakmış. İnsanlığın sonu haşlanarak mı gelecekti? Bir de 2050’de dünyanın yok olacağını söylüyorlar. Sıcaklarla mı ilgili bilmiyorum. Sadece yok olacağı bilgisi aklımda kalmış. Güzel haber. Ama çok var daha. 28 yıl! Çoooook. Nedir bu yav? Hapis hayatı gibi. İdamımız bile hemen gerçekleşmiyor. Sürekli bekliyoruz. Nasıl hayat lan bu?! !

Doğru düzgün çözüm üreten kimse olmaması ve üretilen çözümlerin “çöplerinizi ayrıştırın ve plastik poşet almayın” gibi çok da işe yarar çözümler olmaması ve işe yarar üç beş çözümün de (mesela fabrikaları kontrol etmek ve ürememek) pek uygulanmaması beni sinirlendiriyor. Bu sıcaktan bir tek ben mi etkileniyorum? Alooo?! İşin kötüsü, sinirlenince daha sıcak oluyor. Daha fazla sıcak, beni daha da sinirlendiriyor. Daha da sinirlenmek, sıcağı daha da arttırıyor. Birazdan infilak edeceğim sanırım.

Ter damlaları alnımdan süzülüp göz kapaklarıma düşüyor. Gözlerimi her kırptığımda göz kürelerim alev alev yanıyor. Yanan gözlerim yangını söndürmek için göz yaşı üretiyor ve göz yaşım yüzümdeki terle birlikle bu satırların üzerine akıyor. Resmen sıcaktan ağlıyorum…

Askerliğim kışa denk gelmişti. Gece nöbetleri oldukça zordu. Sıcacık yataktan çıkıp buz gibi nöbet kulesine gitmek çok yıpratıcıdır. Ama soğuğa bir şekilde çözüm buluyor insan. Biraz çök kalk, biraz komando dansı ile vücut hemen ısınıyor ve kendine geliyor. Sıcağa ise yapılacak hiçbir şey yok!  HİÇ! Oturuyorsun sadece. Bu kadar. Hareket etmemeye çalışıyorsun. Soğuk bir yerde olduğunu düşünmeye çalışıyorsun, belki vücudumu kandırırım umuduyla. Gerçekten anlamıyorum. İnsan bedeni neden sıcağa karşı bir savunma geliştirmemiş?

Sıkıldım. Ve sıcak üzerine yazmanın bir anlamı olmadığına ve sıcağı daha da arttırdığına karar verdim. 

Bir şiirle sonlandırmak istiyorum sözlerimi.

Yatsan yatılmıyor

Kalksan kalkılmıyor

Çalış desen olmuyor

Çalışmasan olmuyor

Ne gerek var bu kadar sıcağa

Çay harareti almıyor

Buzlu su fayda etmiyor

Karpuz kelek çıkarken

Dondurma yolda eriyor

Ne gerek var bu kadar sıcağa

Vantilatör yetmiyor

Klima bulunmuyor

Şiirin devamını düşünürken klimalar geliyor. Ama bugün kurulmayacakmış. Bugün değilse ne zaman?? Klima sevmesem de mutlu oldum. Çünkü çok sıcak!

Aylar sonra gelen güncelleme:  Klimalar geldikten aylar sonra kurmaya geldiler ve klimaları kurmaları da bir o kadar sürdü. “Çalışır” bir şekilde teslim ettiklerinde ise kış çoktan gelmişti…

Yorum bırakın